Kapalı otoparklarda elektrikli otomobil korkusu

Kapalı otoparklarda elektrikli otomobil korkusu
(otoajanda) Okunma Sayısı : 52

Komşularımızdan biri yeni aldığı elektrikli aracını binamızın kapalı garajına çekince; aklıma ilk önce ne komşumuzun yenilikçiliği, ne hayırlı olsun temennisi, ne de aracın hangi marka-model olduğu geldi…

İlk aklıma gelen ‘ya garajdayken yanarsa’ oldu…

Geçen ocak ayında Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan otel yangınının üzerimizde travmatiketkisi hâlâ devam ediyor. Etsin de. Bazı şeyler hiç unutulmamalı. Yangına sebep olabilecek hemen her şey, yerli veya yersiz endişe duymamıza, teyakkuza geçmemize neden oluyor.

Elektrikli araçlar özelindeyse nedeni ‘elektrikli araç ve yangın’ kelimelerinin cümle içinde biraz fazlaca kullanılması… Budurum, kapalı otoparklar konusunda endişeden korkuya dönüşme noktasında. İşin teknik kısmıyla ilgi ahkam kesebilecek donanımda olduğumu iddia etmeyeceğim ama bu konuda şu günlerde tam olarak ‘şüyuu vukuundan beter’ durumunun yaşandığını söyleyebilirim.

Elektrikli araçlar artık Türkiye’de de günlük yaşamın bir parçası. 10 yıl kadar öncesinde uzay mekiği muamelesi yaptığımız elektrikli otomobillerin sayısı Türkiye genelinde 200 bini adedi aşmış durumda. Satın alma alışkanlıkları kolaylaştı, hepimizin bir sonraki tercihini elektrikliden yana yapma olasılıkları epey bir arttı… Peki kullanırken? Tabii ki genellikle her alanda olduğu gibi şarj noktaları başta olmak üzere istim arkadan gelsin yaklaşımı söz konusu…

Yangın konusuna dönersek:

Aslında elektrikli otomobillerle ilgili bu endişe sadece bizim garajımızla sınırlı değil. Bugünlerde kapalı garajlı büyük veya küçük konut sitelerinin, işyerlerinin, AVM’lerin, otellerin gündeminde bu konu önemli bir yer tutuyor. Kapalı otoparklarda elektrikli araçlarla yönetmelik bulunmuyor. Yani gazlı araçlar gibi ‘durun, giremezsiniz’ diye bir şey demeniz mümkün değil. Olmasın da zaten. Ama bu konuda kafalardaki soru işaretlerinin giderilmesinin şart olduğu da ortada.

Yönetimler son günlerde itfaiye teşkilatlarından sıklıkla bilgiistiyor; sorular soruyor. Ancak aldıkları yanıt genellikle, “Bizim bu konuda yapabileceklerimiz sınırlı, böyle bir şey olursa üzerine araç yangın battaniyesi atın, sönene kadar kendi kendine yansın” oluyor. Aslında ‘müdahale edilemiyorsa, bırakın kendi kendine yanıp gitsin’ demek bu… Saatlerde, belki de günlerce. Bu bir genelleme değil, bir AVM yönetiminin bizzat aldığı yanıt…

Suyun işe yaramadığı nadir olaylardan biri… Batarya türüne göre de müdahale yöntemi değişebiliyor. Özellikle lityum bataryanın delinmesi sonucu ortaya çıkan yangınların söndürülmesi çok zor olabildiği ifade ediliyor. Yüksek voltajlı bataryalarda olası bir yangında ısının 2 bin derecelere kadar ulaştığı belirtiliyor. 700-800 derecelerin bir gökdelenin çelik konstrüksiyonu erittiği düşünülürse, 2 bin derecenin varabileceği düzeyi düşünün. Bakınız 11 Eylül, İkiz Kuleler…

Sorun da müdahale yöntemleri konusunda itfaiye teşkilatlarının tam anlamıyla bilgi ve tecrübe sahibi olmamaları. Kesinlikle kötü niyet veya tedbirsizlik diyemeyiz. İstimin arkadan geldiği hususlardan biri ve en önemlisi.

Birçok itfaiye teşkilatı elektrikli araçlarda oluşabilecek yangın ve kazalara karşı bünyesindeki personele ‘elektrikli araçlarda kurtarma ve müdahale’ eğitimlerini hızlandırmış durumda. Ama elektrikli araç pazarının bu eğitimlerden çok daha hızlı…

Bilinemezlik korkutur insanı. Olası bir elektrikli araç yangınında da ne yapılabileceği konusunda bilgilerimizin sınırlı olması oldukça korkutucu…